Blog Thumbnail Image

Çevik (Agile) Olan Kazanır

’’İnsan fırsatların gelmesini bekler, fırsatlar da insanların gelmesini.  Fırsatlar bekler, insanlar bekler: kazanan hep mazeret olur’’ der Paulo Coelho.

Değişim  iş dünyasının artık bir rutini haline geldi, dün de vardı, bugün de var. Değişimin frekansı maalesef ki aynı kalmıyor özellikle son dönemde varlığını iyiden iyiye hissettiğimiz dijital dönüşümle birlikte devamlı artıyor. Hal böyleyken düne ait olanla yetinmek, dünün kabulüyle yol alarak doğru hedefe varabilmek iyiden iyiye zorlaşıyor hatta bazen imkansızlaşıyor. Yollar artık daha dikenli, daha sisli ve rota sürekli değişiyor. Ama çok da karamsar düşünmemek lazım, sisi dağıtmak da, dikenleri erkenden fark edebilmek de, yeni yollar keşfedebilmek de mümkün.

Artık son dönemlerde okuduğumuz her yazıda, her söyleşi de karşımıza çıkan ‘’yeni normal’’ denilen süreç iş dünyasında çok sık telafuz edilen kavramların önemini de artırdı.  Her zaman önemli olan ‘’Çeviklik’’ şimdi bir çok şirket tarafından daha da fazla tercih edilen bir yetkinlik haline geldi.

Agile (Çevik) kültür tam da bu noktada hayatımıza dokunuyor aslında. "Agile", Türkçe telaffuzda çevik, kolaylıkla ve çabuk davranabilen, atik anlamına geliyor. Çeviklik ise, değişime hızlı ve verimli bir şekilde adapte olma becerisi, esnekliği ve kapasitesidir.  Çevik olmak  değişimin olduğu yerde fırsatlar ve riskler dengesini iyi analiz etmeyi gerektiriyor.

Daha kıvrak, daha dinamik, daha esnek olabilmek hayatta kalabilmeyi de, kaşif olabilmeyi de mümkün kılıyor. İşte burada ’’Çeviklik’’ sadece değişimle ortaya çıkan risklerden zarar görmemek değil, aynı zamanda değişimle ortaya çıkan fırsatları da en iyi şekilde değerlendirmek olarak tanımlabilir. Buradan hareketle ’’agile yaklaşımlar’’ maksiumum değer çıkarabilmeyi prensip edinmiş bir iş yapış şeklini temsil ediyor.

Peki uzun süredir konuşulan bu yetkinlik nasıl ölçümlenebilir ? 100 senelik geçmişi olan ama son 10 senede değişime adapte olamamış firmalara yüzlerce örnek gösterebiliriz ancak 10 sene öncesinde kurulmuş ve şu anda dünyanın en iyi organizasyonları arasına girmiş şirketleri de unutmamak gerekir. Değişimin kalp atışlarını sürekli dinleyerek, kendi ritminizi adapte edebiliyorsanız; bunu yaparken de değeri odağınıza alarak sürekli hale getirebiliyorsanız doğru yoldasınız demektir.

 

2001 yılında yayınlanan ’’Agile Manifesto’’ ile;

Bireyler aralarındaki iletişim, kullanılan araçlar ve süreçler’den,

Çalışan yazılım/çözümler, kapsamlı dokümantasyon’dan,

Müşteriyle iş birliği, sözleşmelere bağlı kalmak’tan,

Değişime cevap verebilmek, herhangi bir planı izlemek’ ten

daha önemli ve önceliklidir diyerek çevik yaklaşımın merkeze konulması gereken değerleri özetlenmiştir. (http://agilemanifesto.org)

Yaşadığımız dünyada insanoğlunun merkezi sorunu geçmişten bugüne dek hiç değişmedi, özellikle son dönemde yaşanan COVİD-19 salgınıyla birlikte her birimiz yeniden dağıtılan kartlardaki rollerimize adapte olmaya çalışırken, yeni düzen kimliklerimizle merkezin neresinde duracağımız konusunda da sürekli bir araştırma içerisinde ve sorularımıza yanıt arar haldeyiz.

Bu dönemde çevremizdeki değişim ve dönüşümleri iyi anlar, fırsat ve tehlikelerin farkında olursak; kendi olanak ve imkanlarımızı dengeler ve gelecekle ilgili öngörme ve önlem alma disiplinine uyarsak; değişim ve dönüşümlere uyum sağlar ve uzun dönemli geleceği güven altına alabiliriz.

Aslında, kişiler için de firmalar için de asıl yarış bundan sonra başlıyor, hızlı olan kazanır…